6 Mayıs 2018 Pazar

Ayışığında "Çalışkur"/ Haldun Taner


  Ayışığında "Çalışkur"/ Haldun Taner
  Yapı Kredi Yayınları/ 96 sayfa





Buraya upuzun bir girizgah gerekli diyor içimden bir ses. O sese "Haldun Taner'i çok seven kız" adını takmak pek mümkün. İlk defa 2011 yılında, yani diğer deyişle lisenin ilk yılında sahneleyeceğimiz oyunun yazarı olmasından mütevellit rastlaşmıştık kendisiyle. Bahsettiğim oyun: Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım. Lisenin ilk yılı yeni alışmalar yılı iken, ben görünmeyen yüzde Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, görünen yüzde tiyatro grubu sayesinde hayli ısınmıştım okula. Velhasıl Haldun Taner sevdam böyle başlamış olsa da devamı sahnede izlediğim Keşanlı Ali Destanı ile süregeldi. Birkaç sene de bu oyuna yüklenen, yüklenmeye devam eden çeşitli anlamları içine alarak devam etti. Taa ki lise üçe ya da dörde gelinceye değin. Bir edebiyat öğretmenim sağ olsun beni Haldun Taner'in hikaye alanındaki eseriyle tanıştırdı. Sonrası iyilik güzellik...

Şu günlerde üniversitede okuduğum alan dışında bir de çift anadal dedikleri bir programa battım ki sormayın. Hem de çok isteye çok seve seve. Bu ikinci dal Karşılaştırmalı Edebiyat oldu. İkinci dönem aldığımız bir derste Haldun Taner'in bir öyküsüyle karşılaşınca demeyin keyfime... İnceleme yazmamız gereken bir ödev de ortaya çıkınca, hocamız bize esneklik tanıyıp derste öyküsünü/romanını okuduğumuz dokuz yazarın birinden bir metin seçip bunu tek bir alan doğrultusunda inceleyebileceğimizi söyledi. O listede Haldun Taner olunca beynim de kalbim de bir başka isme bir saniye olsun gözümün kaymasına izin vermedi. İlk on saniyede aklıma gelen metni ise yukarıda ismini okuduğunuz Ayışığında "Çalışkur" metni. Ahlak teması doğrultusunda incelemeyi seçtim öyküyü ancak bana sorarsanız enine boyuna üzerine bir şeyler yazmak hiç kolay değil. Bu yüzden şu an yazacaklarım belki yüzeyselden de yüzelsel olacak. 

Öykünün Ayışığında Şamata adlı bir tiyatro metni bulunduğu gibi, oyunun aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Tiyatrosu tarafından sergilendiğini de belirtmek isterim. 
Ben oyunu izlemiş, öyküsü olduğunu görünce de daha öyküyü okumadan kararımı vermiştim. Ancak öykünün 1954 yılında yazıldığını da göz önüne alırsak hayli deneysel bir metin olduğunu söylemekte fayda var. Öykü öncelikle düz bir şekilde başlayıp yirmi sayfa kadar sürüyor, ardından öykü noktalanıp öyküye dair tepkileri içeren bir bölüm başlıyor. Bu bölüm "Birkaç Eleştiri", "İki Mektup Daha" gibi başlıklara sahip. Başta gerçek okur mektupları sanabilirsiniz fakat bunun Haldun Taner'in oyunbazlığı olduğunu söylemem gerek. Tepkiler de noktalandığında Sonuç başlıyor, bu ise hikaye yeniden başlıyor demek! Hikaye yeniden başladığında sayfanın sağ tarafını eleştiriler öncesi hikaye, sol sayfayı ise eleştirilerin biçimlendirdiği hikaye olarak okuyabiliriz. Değişiklikler kalınlaştırılmış(bold) halde gösterildiği için farkı kaçırmanıza, bence, imkan yok. Sonrasında ise epilog kısmı ve değiştirilmiş öyküye, daha önce eleştiride bulunmuş insanların yeni tepkilerinin yer aldığı bir kısım bulunuyor kitapta. 

Bunların hepsi kafanızı karıştırmış olabilir, o zaman baştan alayım... 
Tırnak işareti içerisinde belirtilen Çalışkur ismi bir apartmanın adını nitelemek için öyle yazılıyor. Bu apartman Maltepe sırtlarından doğuveren bir ay sayesinde bizim ana mekanımız oluveriyor. Apartmanın kapıcı dairesiyle birlikte beş dairesi var ve ikamet edenlerin hepsi, kapıcı hariç, orta-üst sınıfa mensup. Bu onları zengin kıldığı gibi ahlaklı da kılabilir mi peki? Hepsinin toplum tarafından suç olarak nitelendirilebilecek alışkanlıkları ve suç sayılabilecek kişisel seçimleri var. Röntgencilik, ensest ilişki, kürtaj, rüşvet verme ve de rüşvet alma... Saydıklarım ilk akla gelenler. Peki öyleyse dördüncü katta oturan apartmanın sahibi Dündar Çalışkur apartmanı gerçekten çalışarak kurmuş olabilir mi? Hikayenin sonlarında karşımıza çıkan ve öyküde fazlasıyla yer kaplayan genç bekar çiftimiz ise bunca ahlaksızlığın yüklendiği bir günah keçisi olarak mı görülüyor? Eh, bunlar hikayenin ilk hali için pekala sorulabilir!

Ancak hikaye yeniden başladığında bütün bir apartmanı pür-i pak olmuş, temizlenmiş görürüz ahlaksızlıklarından, suçlarından... Diğer yandan genç bekar çift neden tüm apartmanın kirini üstüne almış durumdadır? Bütün bunların cevaplarına okudukça erişilebilecek; bir kısmını eleştirilerde bir kısmını ise topluma baktığınızda bulabileceksiniz. 

Ben okuyalı bir buçuk ay, hakkında bir yazı yazalı ise ondan daha az zaman geçti. Hala cevap aradığım, arayacağım sorularım var. Sizler için keyfini daha fazla kaçırmak istemem. Eğer bir parça olsun merakınızı uyandırdıysa, bu kısacık kitaba zaman ayırmanızı öneririm. Keyifli okumalar. :')

* Karamsardı, karamsar... Bütün insanları kafasında su geçirmez bölgelere ayırmıştı.Varlıklı mı; soysuzdu, mikroptu, parazitti, sömürücü idi. Yoksul mu; dürüsttü, erkekti, dosttu, kardeşti. Onca varlıklı ve dürüst, yoksul ve parazit olunamazdı. Her insanı bu iki bölmeden birine koyuyordu. Ne rahat...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder