26 Ağustos 2017 Cumartesi

Puslu Kıtalar Atlası/ İhsan Oktay Anar


Puslu Kıtalar Atlası/ İhsan Oktay Anar
İletişim Yayınları/ 238 sayfa


Puslu Kıtalar Atlası hatırladığım kadarıyla 2015 Eylül'ünden beri elimin gittiği bir kitaptı ancak almam 2016 Eylül'üne, okumam ise 2017 Temmuz ve Ağustos'una denk geldi. Evet, Temmuz ve Ağustos. Okuduğum yorumlarda birçok insanın bir çırpıda okuduğu kitapta ben oldukça uzun bir süre takılıp kaldım. Diğer bir deyişle elimde süründürdüm. 

Gözüm korkmasına rağmen içimden gelen sese uyarak başladığım eseri beğenmedim dersem ayıp ederim. Karakterlerin yaratılışı, o karakterlerin mekanlar içerisinde varoluşu; hem gerçek olabilecek bir tarihsel doku içerisinde anlatılışı hem de olamayacağını düşündüren yerleriyle pek keyifli bir okumaydı. Kendimi alışmaya adadığım sürecin sonunda pes ederek kitabın ve okumamın hep bu şekilde devam edeceğini kabullendim. Bu şekilde dediğim ne mi? Sürekli merak duygumu bastırmak için kelimelerin anlamına bakmak suretiyle okumamı bölmek gibi, anlatılanlara doydukça bir haftaya yakın süreler kitabı hiç elime almamak gibi...

Bu noktada birkaç da rahatsızlığım kendini belli etti. Örneğin, okuduklarımın bana verdiği mesajı; uzun bir süre içerisinde okuduğum için bazen unutabiliyordum, bu yüzden de her bir bölüm öncekine benzer bir düşüncenin ortaya konduğu gördüğümde heyecanlanıyordum. Ancak kitabın son sayfalarına geldiğimde "ee nerede bunun sürprizi," demekten kendimi alamadım. Yanı sıra kelimelerin anlamına bakmam gereken, hakkında bilgimin bulunmadığı alanlarla ilgili kısımları hayal gücümü zorlayarak okuma ihtiyacı duyduğumda; bu yoğunluk benim merakımı kıran bir faktör oldu. Tabii bunlar kişiden kişiye değişebilecek durumlar ancak benim okuma serüvenim bu şekilde gerçekleşti. 

Yazarın dilinde en çok dikkatimi çeken ise sıklıkla cümle başlarında yer alan bağlaçlardı. Ancak, ama, çünkü gibi kelimelere o kadar sık rastladım ki cümle başında benim yazış biçimimi de etkiledi. Uzun sürede okursanız, okuduklarınız hayatınızın ve dikkatinizin bir parçası oluyor sanırım. 

Son olarak da kitapla ilgili en sevdiğim ayrıntı olan önsözüne değineceğim. Önsöz Hulki Aktunç tarafından yazılmış ve toplasanız iki sayfa etmeyecek bir metinden oluşmuş. Lakin o kadar anlamlı bir giriş yapmış ki Puslu Kıtalar Atlası ve İhsan Oktay Anar ile ilgili, ne kadar da haklı olduğunu kendime tekrar ettim okudukça. "'Öyle' yazma yordamını imzalayan" Borges'ten söz ederken Anar'ın da kendi "harcı"nı hazırladığını ve "özel yazma yordamı"nı oluşturduğunu söyler. O kadar haklıdır ki aklınıza gelebilecek kurguya dair oluşan soruların büyük bölümüne cevap verdiği gibi yazar, gereksiz sayılabilecek ayrıntıları da okunası kılmıştır. Her yazarda olmayan bir özelliği ve giderek büyüyen bir okur kitlesi var nitekim. Hoşgeldim!

Kitabın özeti niteliğinde sayabileceğim bir alıntıyla bitireyim yazımı:

*İnsanların Dünya karşısındaki kayıtsızlığını da işte tam bu anda zihninde yakaladı ve babasının sözlerine bir anlam vermeyi başardı: Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, Dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kuran'ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi.Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı. 

Alıntıyı okuduysanız ve sevdiyseniz, ilginç karakterlerle karşılaşmak için kitaba da bir bakın derim. Ayrıca her ne okuyorsanız keyifli okumalar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder