22 Haziran 2017 Perşembe

Antabus/ Seray Şahiner


    Antabus/ Seray Şahiner
    Can Yayınları/ 107 sayfa
    





(NOT: Yazı içerisindeki renk değişikliği Goodreads hesabım üzerinden yaptığım yorumdan alıntıladığım yerlerde değişiklik göstermekte...)

Yakın zamanda, takip ettiğim sosyal medya hesapları tarafından birbirine yakın dönemlerde okunan ve sıklıkla yorumlanan bir kitaptı Antabus. Merakımı kazansa da aynı zamanda hakkında yapılan iyi yöndeki yorumlarıyla beklentimi de yükseltmişti. Okumaya karar verişim, "hazır bu ara okuyamıyorsun, kolay okunduğu söylenen bir kitapla dene şansını," fikrinin zihnimde çokça dolaşmaya başlamasıyla gerçekleşti. Ha gayret okursun sen dedim ve yakın bir arkadaşımın hediyesi oluşuyla ilk fırsatta okumaya başladım elbette. 

Birçok yorumda bir oturuşta bitirildiği söylense de ben bir haftalık sürece yayıp kitabı oluşturan her katmanın tadını ayrı ayrı çıkardım. Karakterlerin varoluşunu, değişimini, olayların olgunlaşma sürecini keyifle okudum. Keyifle dediysem kitap keyifli olduğu için değil tabii...

Kitabın ana kahramanı olan Leyla aracılığıyla, bir ülkenin üzerindeki perdeyi kaldırıp altındaki yozlaşmayı gösteriyor bize yazar. Yozlaşmanın sebepleri olarak köyden kente göç, kadının ve kadınlığın aşağılanışı gösteriyor kendini. Toplumu siyaset ve ekonomiden daha fazla etkileyen gelenekçilik, aile yapısının çöküşü ve şiddetin meşrulaşması gibi etkenler de yazarın değindikleri arasında. Bu değinmeler arasına birçok birbirini bütünleyen düşünce giriyor ve düşünceler kitabı tamamlayarak başladığı yere düzgün bir dönüş sağlayan kurgu oluşturuyor. 

Kitapta vurgulananları okumak ve sindirmek ise hiç mi hiç kolay değildi, yazarın akıcı üslubu ve mizahı cümlelere yedirmesi olmasa! Bir üçüncü sayfa haberine komşumuza olduğumuz kadar yakın oluşumuzu ve televizyonun bir eğitim aracı olarak nasıl hayatımızda var olduğunu açıkça gösteriyor bize. Hem çok etkilenip hem çok üzüldüğüm ama ne yazık ki güldüğüm de bir kitap oldu... İronilerden ironi beğendiğim, kanıksadığım durumlara dönüp yeniden baktığım ve karşılaştıklarımdan hoşnut olmadığım durumların bir ardiyede yıllarca bekleyen eşyalar gibi bir kitabın sayfalarında beni beklediğini hissettim.

Ancak yine de bir toplumsal eleştiriyi eğlenerek okumak isteyen tüm okurların yolunun kesişmesi gereken bir kitap olduğuna inanıyorum efendim. İyi okumalar!

NOT 2: Pek tabii ben de Leyla karakterinin Nihal Yalçın tarafından tek kişilik bir tiyatro oyununda hayat bulmuş halini merak ediyor ve gelecek sezon izlemeyi umuyorum...

*Gaddarın suçu zulmettiğinde araması yüzsüzlük mü kendini bilmezlik mi kolay kolay anlaşılmıyor.

*"Tek zulüm gören sen misin? Bazılarının duvarları kalın sadece. Seslerini duymuyorsun."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder