4 Ocak 2017 Çarşamba

Bir Deneme Bir Ders: Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi


Bir Deneme Bir Ders: Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi/ Roland Barthes
  64 sayfa/ Yapı Kredi Yayınları
  Çeviren: Mehmet Rifat-Sema Rifat







Sanıyorum şu ana kadar girdiğim yorumlar içinde beni en çok zorlayacak kitap yorumu Barthes'ın bu nadide eseri için olan olacak. Neden zorladığına gelirsek, Barthes Fransız bir sosyolog. Sosyolog olmasının yanı sıra Göstergebilim adında bir araştırma dalının da en önemli temsilcisi. Bu kitap başta olmak üzere diğer birçok eseriyle de Göstergebilimi (Semiyoloji) ne kadar içselleştirdiğini, dili kullanımını bu araştırma dalıyla harmanladığını görmeniz mümkün. 

Gelelim benim bu güzel dil kullanımıyla nasıl tanıştığıma.. Halkla İlişkiler okuduğum için bize bölümde bolca sosyolojik anlamda bilgi sağlanıyor. Bilgilerin çoğunluğu görseller ve göstergeler üzerinden ilerlediği için biz de bu alanda çalışmalar yapan sosyologlarla tanışıyoruz derslerimizde. Benim özellikle Barthes hakkında okumalar yapmama sebep olansa bir reklam afişini Barthes'ın semiyolojik analizine göre yorumlayacak olmamızdı.

Ödevi yapmam ya da Barthes'ı anladığımı sanmak yanılgısına düşmem beni Barthes okumaktan uzaklaştırmadı. Fuarda çeşitli yayınevlerinin standında gördüğüm ve iki yayınevinden satın aldığım kitapların aksine, konu anlamında ilgimi çeken ve bir mit olarak Eiffel Kulesini anlattığını fark ettiğim denemesini ve birbirlerini tamamladığı söylenen diğer metinle, Açılış Dersi'yle başladım okumalarıma.

Öncelikle, -ne kadar Barthes'ın o muazzam anlatımına erişemeyecek olsam da- Eiffel Kulesi'nin aslında tarihsel anlamda yapılma süreci gereği ne olduğu, ne olarak görüldüğü ve zaman içerisinde hangi anlamları taşımaya başladığı anlatılıyor satırlarda. İpincecik bir kitabın içerisine bunca güzel sözün, birbirinden farklı bağlantılarla zihin açıcı detayların girişi ve insana "Bunu da mı düşünmüş, böyle miymiş bu?" dedirtmesiyle sürekli hale gelen bir aydınlanma hali bahşediyor. Bunun yanı sıra hem bakan bir göz, hem de bakılan bir nesne olmanın aynı zamanda da şehrin ırmaklarından doğarcasına şehre aitken diğer yandan da şehri koruyup kuşatan bir varlık haline geliyor, Kule. Tıpkı hayatımıza egemen hale gelmiş pek çok nesne ve fikir gibi Eiffel Kulesi de Paris'e egemen hale gelirken aynı zamanda da benliğimizde kabul kazanıyor. Yazarken aklıma gelen nice göstergeden ve anlamından vazgeçiyorum çünkü bu yazıyı okuyan ve Barthes'la tanışmaya karar veren kişiler olursa, o kişiler de bu kitabı okuyup benim kadar zevk alsın istiyorum. 

Kitabın Açılış Dersi başlıklı kısmında ise 1977 yılında bir ders açılışı için yazılmış olan ders anlatımı yer alıyor. Bu ders ne sıradan bir ders ne de eğitim verilen kurum sıradan bir kurum. Ders Edebiyat Göstergebilimsel Kürsüsünün açılış dersi, eğitim kurumuysa College the France. Kürsünün başında yer alan Barthes bu derste neler olacağıyla ilgili uzunca -20 sayfa kadar- bir anlatımda bulunuyor. Bu anlatım nerelerden geçmiyor ki; dile bakış açısından, bilimsel bilginin nasıl var olduğundan, Tarih biliminden... Göstergelerin hayatımıza yalnızca nesne olarak değil dil olarak, söz olarak da uzunca birikimlerden sonra nasıl girdiğini birer birer yazısına döküyor. Eğitimci olarak kendini eleştirmekten de geri durmuyor.

Kısacası Barthes zorlu bir okumayla beraber; okuyucuyu sorgulamaya, fark etmeye, ayırt etmeye ve yeniden keşfetmeye çağırıyor. Bir anlatımın söze dökülmüş en güzel halini sunuyor bize Barthes. Hem bilimsellikten uzaklaşmadan hem de okuyucuyu sosyolojinin sınırlarına hapsetmeden, gayet insanca. Tanıdığım okumayı seven her insana ısrarla önereceğim bir kitap, Eiffel Kulesi ve Açılış Dersi. Peki ben Barthes okumaya devam edecek miyim? Kesinlikle! 

NOT1: Çevirinin anlaşılırlığı ve başarısı için Mehmet Rifat'a ve Sema Rifat'a teşekkür ederim...
NOT2: Kitapta yer alan her satırda gözüm en az iki kez gezinmiştir ve gezinmeye de devam edecek çünkü okurken her sayfada en az 2 en fazla 5-6 cümle kadar çizdiğim cümle bulunmakta. 

*Onunla karşılaşmak zorunda kalmamış Paris'li bir bakış bulunmadığı gibi, er ya da geç onun biçimini bulmayan ve onunla beslenmeyen bir düş de yoktur; bir kalem alın elinize ve bırakın elinizi, yani düşüncenizi kendi haline, çoğu zaman Kule çıkacaktır ortaya, şu yalın çizgiye, tek mitsel işlevi, şairin deyişiyle taban ile tepeyi ya da yer ile gökü birleştirmek olan şu yalın çizgiye indirgenmiş olarak. 

*Ama dil, her anlatım yeteneğinin edim haline getirilmesi olarak, ne gericidir ne de ilerici; yalnızca faşisttir; çünkü faşizm söylemeyi engellemek değil, söylemeye zorlamaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder