16 Kasım 2016 Çarşamba

Bir Cümlelik Aşklar/ Mario Levi


   Bir Cümlelik Aşklar/ Mario Levi
    125 sayfa/ Everest Yayınları







Uzun zamandır yorum yazamamın pek çok nedeni var. Bunların bir kısmını başka bir yazıda anlatacağım, o zamana değinse şu an yorumlayacağım Bir Cümlelik Aşklarla birlikte okuduğum Havva'nın Üç Kızı'nı da fotoğrafta görüyorsunuz. Umarım yakın zamanda onu da bitirir ve ardından da yorumlayabilirim...

Mario Levi ismini uzun zamandır kitap raflarında görüp henüz okumadığım bir yazardı, Bir Cümlelik Aşklara kadar. Sanıyorum, bir cümleye sığacak aşklara duyduğum merak ve yazarın bunu nasıl yansıttığını merakım üzerine kitabı aldım ve ardından da uzunca bir süre yanımda taşıdım. 

Kitabın içeriğine gelirsek içerisinde genellikle yarım sayfa, bir sayfa ya da en fazla bir buçuk sayfadan oluşan yüz cümle var. Cümlelerin yansıttığı her bir karakter aslında bize fazlasıyla tanıdık. Bizim gibi büyümüş, acılar yaşamış, sevmiş, hayal etmiş; kısacası bizim coğrafyamızın özelliklerini içerisinde taşıyan, coğrafyamızın hislerini bilen insanlara ev sahipliği yapmış. 

Bir insanı o insan yapan her şeyi aşktan saymış yazar, ki her aşkın bir hayat oluşturmaya yetecek güçte olduğundan da bahsetmiş. Biz bu bahsedilenleri ve hatta bahsedilmeyenleri önce seziyor ardından okuyoruz. Kitabın kapağını kapattığımızda ise yüzden fazla yeni karakter tanımış, Türkçe'nin imkanlarına fazlasıyla şaşırmış oluyoruz. Siz de farklı bir kitap okumak istiyorsanız, Bir Cümlelik Aşklar diğer kitaplarınıza hem iyi bir eşlikçi olabilir hem de içinize hüzün katmaktan geri durmaz. 

"Alegra ve Salamon'un evliliklerinin dördüncü yılında, üstelik hiç kimsenin hiç kimseden kaçamadığı bir zamanların Çatalca'sında, Balkan Harbi'nin rüzgarları eser, Bulgar çeteleri etrafa korku salar, top sesleri gecenin karanlığını döverken, farklı insanlara aşık olup birkaç ay sonra birbirlerine döndüklerini, geride kalan sevgililerden birinin intihar edip ötekinin delirdiğini, Şişli'deki o büyük dairenin sadece misafirlere açılan salonunun yanındaki kömür sobalı oturma odasında, o Türk musiki programını Siera marka o lambalı radyodan dinlemesinin ardından, babaannemden, bir pazar günü, çocuk yüreğimle, bir masal dinler gibi dinlemeseydim, bir kadınla bir erkeği birbirlerine hayat boyu, sadece sevginin değil, bir pişmanlığın da bağlayabileceğini hiç düşünmeyecektim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder