5 Temmuz 2015 Pazar

Sil Baştan/Ken Grimwood

Sil Baştan/ Ken Grimwood
361 sayfa/ KoridorYayıncılık
Çeviren: Seçil Ersek


   Hayata yeniden, en baştan, hatasız başlayabilmek fikri bana hep güzel gelmiştir. Ama başına her geleni bileceğin, mücadele etmen gereken tek zorluk sebebini bilmediğin bir zaman karmaşası ise eğer o hayatın tadı biraz kaçıyor gibi.
   
   Kitabı okurken hissettiğim bir diğer kavramsa kaybetmek oldu. Her şeyini yeni baştan kurup kaybedeceğini bilmek. Bir kimseye, bir mekana ait olmadan kimseye de benim diyemeden bilinçsizce sürüklenmek kötü olmalı. Tek ait olduğun şey yaşadığın zaman dilimiyse hele. 

   Bunların ötesinde yazarın kitabı 1986'da yazdığını öğrenmiştim başlamadan önce. Belli yıllar arasının siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel çalkantılarını barındıran bir kitap, birkaç kıtanın coğrafi bilgisini bilmenin de avantajıyla yazılmış zengin bir içeriğe sahip.

  Kitapla ilgili diğer bir sorguladığım noktaysa mantıklı ve istikrarlı bir temele sahip olmasının yanında tadımlık bir bilimkurgu da olabilecekken bunun yolu kendi kendine kesilmiş ve farklı bir noktaya itilmiş. Tabi yazarın düşünceleri yansıtmak istedikleri kitabın içerisinde yer alanları tamamen destekliyor da olabilir buna çok da söyleyecek bir şeyim yok. 

  Zamanı irdelediğiniz, hayatın yoğunluğundan kaçıp keşke şimdi farklı bir zamanı okusam dediğiniz bir anda alıp satırlarına kapılabileceğiniz bir kitap. Çok büyük beklentilerle okumamanız tavsiyemdir.

  Kitaptan:

*...Biz sadece -sen ve ben değil bu toplumdaki herkes- zalimliklerle birlikte yaşıyoruz; rastgele ölüm tehlikesiyle birlikte. Bunu neredeyse görmezden geliyoruz, bizi doğrudan tehdit ettiği zamanlar hariç. Daha da kötüsü bazı insanlar bunu eğlenceli buluyor, bir tür heyecan gibi. Haber sektörünün en azından yüzde sekseni bundan ibaret: Amerika'ya günlük gereken trajediyi sağlamak, başka insanların kanı ve işkencesiyle.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Benden Selam Söyle Anadolu'ya/Dido Sotiriyu

               

       
                                      Benden Selam Söyle Anadolu'ya/Dido Sotiriyu 
                                          259 sayfa/Can Yayınları 
                                              Çevirmen: Attila Tokatlı


Okumaya Nasıl Karar Verdim?
     Bundan yaklaşık bir buçuk sene önce sanıyorum ki bir edebiyat dersinde sıra arkadaşım ile edebiyat öğretmenimiz arasında sözü geçti. "Ne kadar güzel bir kitaptı sende varsa getirirsen tekrar okurum." şeklinde ilerleyen bir sohbetle ilerletti edebiyatçımız konuşmayı. Ben ilk defa duymuş ve sanırım her şeyden önce adının bende bıraktığı izlenimden etkilenmiştim. Arkadaşıma bende okuyayım mı derken bir şekilde öğretmenimize değil benim elime geçti kitap. Ben daha öncesinde başlamama rağmen devamını getirememiş maalesef ki yarım bırakmıştım. Bu günlerde de mezun olmamız yakın olduğu için okumaya karar verdim.


    Kitaba gelirsek konu açısından Balkan Savaşı sıralarından başlayıp Birinci Dünya Savaşını içine alan ardından da Kurtuluş Savaşı ve zorunlu göçleri mecbur kılan bir dönemde; Rum köylülerinin hayatını anlatıyor kitap. Bunlar çok tartışılan, çok çelişkiye düşülen herkesin bence böyle deyip farklı bir görüş ileri sürdüğü bir dönem aslında. Bu açıdan bilmediğimiz o kadar çok olay, yaşanmışlık ve bilinmeyen gerçek var ki kitabı okurken başımdan aşağı kaynar sular dökülmedi desem yalan olur.
  
    Kitabı okurken bir an durup bunu kim yazıyordu ya deyip kitabın içindeki karakterleri Türk, olayları da bizim başımıza gelmiş olaylar gibi algıladım. Kitap ilerledikçe de zaten çok da farklı değilmişiz ki dedim. Komşunun komşuyu dost bildiği, kardeş bildiği bir dönemden nasıl karşılıklı kin, nefret bürüyen ve kitaptaki ifadeyle "kardeşi kardeşe kırdıran" bir döneme  gelindiği irdeleniyor. 

    Savaş elbette yüzyıllardır yaşanan insanları yıpratan, çoğunlukla savaşta yer almayanı savaşmayı emreden yalnızca daha fazla para için yaşayan insanların kazandığı bir saha. Savaş her seferinde olduğu gibi bu seferde açlığı, susuzluğu, yoksulluğu, yurtsuzluğu, evsizliği, işkenceleri, savaşmayı, canını kaybetmemek için canını ortayı koymayı emrediyor. Çünkü en çok korku, ölüm, kin, nefret besleniyor savaşlardan. Çünkü dost yaşamış milletler kaybediyor birbirlerini yalnız, onlar zararlı çıkıyor. 

    Türkler olarak yaşadığımız sürece galeyana gelmeye hazır bir millet olacağız bence. Çünkü içimizde yer aldığı söylenen o savaşçı özellikler hep sömürülmeye hazır bekleyecek. Biri parayı vaat edecek, biri toprakları, biri o düşman baksana diyecek. Dürbünle baktığınızda karşınızdaki yer yakın gözükür ya o dürbün her seferinde elimize ters verilip bizim karşıyı ya küçük ya bulanık ya da kusurlu görülmemiz sağlanacak. Okuduğumda öylesine umutsuzluğa düştüm ki bir an olsun barışı düşünelim, doğruyu olduğu gibi görelim istedim. Bu değil ki hakkımızı savunmayalım. Gerekirse bize zarar verecek olana karşı bir olmayı bilelim ama asıl bizi yok etmek isteyenleri dost bilmeyelim. 

    Kitaptan sonra gözlerim dolmuş, beynim allak bullak olmuş durumdaydı ama bu kadar dolduğumu tahmin etmiyordum. Kısacası kitap güzel bir sorgulamaya, düşünmeye itiyor insanı.

NOT: Kitaptan sonra en çok düşündüğüm kısım "Ne kadar objektifti?" oldu. En çok etkilendiğim ise şimdi onlardan korkmuyorduk çünkü güç bizdeydi, onlar savaşırken bizi yakıp yıkmış zarar vermekten çekinmemişti şimdi bizde aynı güçteyiz ve ne kadar dost bilsek de bizde onları yaraladık, onlara hayvan derken şimdi aynılarını yaparak biz hayvan olduk benzeri çıkarımlarda bulunmasıydı. 
Kitaba elbette Yunanistan tarafından bakınca onları da haksız bulamıyorsun yaptıklarından dolayı ama ben aksine sadece savaşın varlığını haksız buldum. Kızdım en çok da, yüzyıllar boyu sürecek bir düşmanlığa teslim olduğumuz için.

Kitapta birçok güzel tespit olduğunu düşünüp not alırken ben yorulsam da işte birkaçı:

*Ben bunca sevdiğim bu şehrin, kapısını yoksullara ardına kadar açtığını sanmıştım. Sanmıştım ki, lütfuna ermek için, körebe oynar gibi gözlerini kapayıp ellerini uzatmak yeter...

*Böyledir yüreği insanoğlunun: Küçücük bir felakette duracak gibi olur ama sonuna kadar dayanır büyük felaketlere. 

*Ne biçim bir kuvvetti bu kuvvet ki, her vuruşumuzu sanki kendi kendimize indirdiğimiz bir darbe haline getiriyordu?

*Uyumak istiyordum; bir daha uyanmamak üzere uyumak... Ama böyle anlarda bile insanın en değerli hazinesi hayattır...

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Al Gözüm Seyreyle Salih/ Yaşar Kemal

         




           Al Gözüm Seyreyle Salih/ Yaşar Kemal
           Yapı Kredi Yayınları/398 sayfa








Okumaya Nasıl Karar Verdim?
Açıkçası benim yaz tatilinden beri isteğim Yaşar Kemal'in okuduğum ilk kitabının İnce Memed olmasıydı. Ancak yaz tatilinde bunu istesem de vaktim olmadığından gelecek yaza erteledim. Sene içinde ne yazık ki usta yazarı kaybettik. Bende daha fazla geciktirmemem gerektiğine karar verip kitapları içinden ne okusam diyordum ki Bahar Şenliği Listesi'nde de unutulmadığını görüp ayrıca sevindim. Okumaya böyle karar verdim ama bu kitapta beni en çok çeken bir martı üzerine kurulu bir hikaye olması oldu. İşin içine Karadeniz'de geçiyor olması da girince dayanamadım. Sonuç olarak tanışma kitabı seçimimi "Al Gözüm Seyreyle Salih"ten yana kullandım.

Kitaba gelirsek ben benim için uzun soluklu bir yolculuk olacağını bilmeden elime almışım. (Bunda sürekli olarak ders çalışmamın ve okul dershane telaşının da payı var elbette.) Bir ayı geçik zaman benimle şehir içi otobüs dolmuş yolculuklarına; dershane okul sıralarına şahit oldu. Bende aynı zamanda kendimi Karadeniz'de, deniz kenarında, türlü çiçekli ağaçlar altında ve daha nice güzel yerde buldum. En önemlisi eşsiz bir anlatımla tanıştım. 

Kitabı okurken en çokta şunun farkına vardım. Günlük okuma miktarımızda bence doyum sınırımız var. Okuduğumuz sayfa miktarı, kitabı okuyuş hızımız yazarın dilinin doyuruculuğuyla alakalı. Yaşar Kemal okuduğum en doyurucu yazarlardan biriydi. Günde beş sayfa okumamla bugünlük yeter dediğim oldu.

Kitabın içeriğine gelirsek: 11 yaşındaki Salih'in yaşadığı Karadeniz kasabasından hayata, ülkesine, doğaya, insanlara ve hatta ülkenin siyasal çalkantılarına bile bakışını yansıtan; bunları anlatırken de kanadı kırılmış bir martıya yardım çabasını ele alıyor roman. Küçük bir çocuğun dünyayı algılayışı, sorgulayışı, öğrenme çabası ve hayal gücü öylesine güzel bir dille anlatılıyor ki, her anlatılanla, kurulan düşle kendini bambaşka bir maceranın ortasında buluyorsun. Benim ben neredeyim, bu olaya, buraya nasıl geldim dediğim anlarım oldu. Neyse ki girilen olaylardan, anlatıdan gerçek duruma öyle güzel bağlanıyordu ki, keyif veriyordu okumak insana. 

Üstelik önce insan, önce insan olabilmek, insan kalabilmek; sevmek ve sevmeyi unutmamak üzerine aldığım önemli derslerde oldu. Yaşam sevincini satırlardaki tasvirlerde, kişilerin ruh hallerinin ustaca yansıtıldığı cümlelerde buldum. 

Yaşar Kemal'i henüz okumadıysanız bu kitap benim için doğru bir tercihti. Sizde okumadan önce fikir edinmek isterseniz yorumum umarım faydalı olur, okur, çevrenizdeki insanlarla paylaşırsınız. 

Beğendiğim satırlardan bir kaçı;

*Gözlerinin önüne cenneti serin, o cenneti onlara verin istemezler, sevmezlermiş de, ulaşamadıkları çölü, dikenli kıracı severlermiş.

*Belki de insanların hiç bilmedikleri, bilmeleri gereken, bilmeyince de onları insanlıktan çıkaran, sevgiyi, aşkı, kuşlardan öğreniyorlardı.

*...Hepsinin ne anlama geldiğini bilmiyordu ki, salt yüreğinde, bir koku, bir ses, bir renk, bir ışık gibi duyuyordu içinde, bir yerlerde. 

24 Mart 2015 Salı

Burcu'nun Bahar Okuma Şenliği Listesi

1. Kategori (10 puan): Yaşar Kemal'den bir kitap. Kısa bir süre önce kaybettiğimiz ustaya saygı kategorisi.
Al Gözüm Seyreyle Salih/ Yaşar Kemal/ Yapı Kredi Yayınları/ 397 sayfa

3. Kategori (10 puan): Bir iki kitabını okuyup külliyatını okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir yazardan bir kitap.

Kavim/ Ahmet Ümit/ Everest Yayınları/ 534 sayfa

4. Kategori (10 puan): 1001 kitap listesinden bir kitap.

Otomatik Portakal/ Anthony Burgess/ Türkiye İş Bankası Yayınları/ 168 sayfa

5. Kategori (10 puan): Mizahi türde, eğlenceli bir kitap.
Çapulcu Musun? Vay vay/ Muzaffer İzgü/ Bilgi Yayınevi/ 157 sayfa

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
Batı cephesinde yeni bir şey yok/ Erich Maria Remarque/ Everest Yayınları/ 215 sayfa

10. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.

1984/ George Orwell/ Can Yayınları/ 350 sayfa

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.

On İkiye Bir Var/ Haldun Taner/ Bilgi Yayınevi/ 184 sayfa

13. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap. 

Kitap Hırsızı/ Markus Zusak/ Martı Yayınları/ 574 sayfa

16. Kategori (10 puan): Bir savaş romanı. (Fantastik savaşlar kapsam dışı)

Benden Selam Söyle Anadoluya/ Dido Sotiriyu/ Can Yayınları/ 259 sayfa

17. Kategori (10 puan): Çok uzun süredir okumaya niyetlenip okumayı sürekli ertelediğiniz bir kitap.

Şemspare/ Elif Şafak/ Doğan Kitap/ 248 sayfa

18. Kategori (Her kitap 10 puan, 3 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 50 puan)Dünya edebiyatından üç kitap. Kitapların biri Latin Amerika, biri Uzakdoğu, biri Balkan edebiyatından olmalı. Türk edebiyatı kapsam dışı.

Yüzyıllık Yalnızlık/ Gabriel García Márquez/ Can Yayınları/ 461 sayfa  -Latin Amerika Edebiyatı
Cenneti Öldürmek/ Ma Jian/ Martı Yayınları/ 464 sayfa -Uzak Doğu Edebiyatı
Balkan Edebiyatı için kitap bakacağım.

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.

Gün Olur Asra Bedel/ Cengiz Aytmatov/ Ötüken Yayınları/ 426 sayfa
Mart Menekşeleri/ Sarah Jio/ Arkadya Yayınları/ 336 sayfa
Gece Tayyarede Açıkta/ Orhan Bahtiyar/ Aya Kitap/ 400 sayfa
Yaşamın Ucuna Yolculuk/ Tezer Özlü/ Yapı Kredi Yayınları/ 125 sayfa


22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.


(Koridor Yayınlarından 4 kitap okumak üzere belirledim bu kategoriyi.)

Sil Baştan/ Ken Grıimwood/ Koridor Yayınları/ 361 sayfa
Zaman Haritası/ Felix J. Palma/ Koridor Yayınları/ 531 sayfa
Dante Denklemi/ Jane Jensen/ Koridor Yayınları/ 648 sayfa
Göremediğimiz Tüm Işıklar/ Anthony Doerr/ 576 sayfa

YGS geçtiğine hatta sonuçlarının bile açıklandığına göre Bahar Şenliği başlasın. Gelsin testler gitsin kitaplar :)

Naz'ın Bahar Okuma Şenliği Listesi

3. Kategori (10 puan): Bir iki kitabını okuyup külliyatını okumayı gönlünüzden geçirdiğiniz bir yazardan bir kitap.
Bir De Baktım Yoksun/Yekta Kopan/Can Yayınları/164 sayfa

10. Kategori (10 puan): Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap.
Cesur Yeni Dünya/Aldous Huxley/

11. Kategori (10 puan): Bir öykü kitabı.
Benim Sinemalarim/Füruzan-/Yapı Kredi Yayınları/200 sayfa

13. Kategori (10 puan): Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap. 
Kitap Hırsızı/Markus Zusak/Martı Yayınları/574 sayfa

17. Kategori (10 puan): Çok uzun süredir okumaya niyetlenip okumayı sürekli ertelediğiniz bir kitap.

Çıplak ve Yalnız/Dogan Kitap-Hamdi Koç-600 sayfa

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.


(Yeraltı edebiyatı 2 yerli 2 yabancı yazar kategorisi olarak belirlendi.)

Yerli---> Kinyas ve Kayra/ Doğan Kitap/ 576 sayfa
Yerli-2 ---> Murat Uyurkulak/ Tol Yayınları/ Metis Yayınları/ 262 sayfa
Yabancı ---> Beyaz Zenciler/ Ingvar Ambjörnsen/ Ayrıntı Yayınları/ 320 sayfa
Yabancı-2 ---> Zen Kaçıkları/ Ayrıntı Yayınları/ Jack Kerouac- 272 sayfa


Kış Okuma Şenliğinin Sayfa Arasında için Sonuçları

               Burcu'nun Kış Şenliği Sonucu

1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi'nden bir kitap.
Rüzgarın Gölgesi/Carlos Ruız Zafón/Altın Kitaplar Yayınevi/527 sayfa

2. Kategori(10 puan): Bir çizgi roman veya foto roman.
İstanbullular/Buket Uzuner/Everest Yayınları (Çizgi Dizisi)/129 sayfa

5. Kategori (10 puan): Bir şiir kitabı.
Sevda Sözleri/Cemal Süreya/Yapı Kredi Yayınları/329 sayfa

17. Kategori (10 puan): Size veya aynı evde yaşadığınız kişilere ait olmayan bir kitap.
Kırk Yedililer/Füruzan/Bilgi Yayınevi/524 sayfa

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı
Kadının Adı Yok/Duygu Asena/Doğan Kitap/197 sayfa

21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplamda 70 puan): Dünya edebiyatından dört kitap. Kitapların biri Latin Amerika, biri Afrika, biri Asya ve biri Avrupa edebiyatından olmalı. Türk edebiyatı kapsam dışı.
Doğunun Limanları/Amin Maalouf/Yapı Kredi Yayınları/183 sayfa  -Asya (Lübnan) Edebiyatı

6 Kitap ve 1889 sayfa okuyarak 78 puanla kapatıyorum şenliği.

              Naz'ın Kış Şenliği Sonucu

1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi'nden bir kitap. 
Rüzgarın Gölgesi/Carlos Ruız Zafón/Altın Kitaplar Yayınevi/527 sayfa

5. Kategori (10 puan): Bir şiir kitabı.
Küçük İskender/ Karanlıkta Herkes Biraz Zencidir/ Sel Yayıncılık/ 232 syf

10. Kategori (10 puan): Yayınlanmış tek bir romanı olan bir yazarın "o" romanı.
Sırça Fanus/Sylivia Plath/Kırmızı Kedi Yayınları/256 syf

18. Kategori (Her kitap 10 puan, 2 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 40 puan)Bir Türk, bir yabancı yazardan birer öykü kitabı.
Sallinger/9 öykü/Yapı Kredi Yayınları/172 sayfa

4 kitap ve 1187 sayfa okuyarak Naz'da 51 puanla şenliği kapattı.

Kadının Adı Yok/ Duygu Asena



                                                   Kadının Adı Yok/ Duygu Asena
                                                   197 sayfa/ Doğan Kitap


 Ülkemizde yaşanan acı olaylardan sonra karşıma çıkan adıyla etkileyen bir kitaptı. Olayların üstüne okuyup biraz daha kin tutmama sebep olmasın diyerek sonraya ertelemiştim. Ancak karşıma çıkınca inceleyip satın almadan önce biraz okudum. Anlatımın sadeliği etkiledi, bir an önce okumak istedim. 
  İlk Duygu Asena kitabım; haliyle fikirleriyle, fikirlerini sunuş tarzıyla ilk tanışmamdı. Ben inceliğine güvenip YGS geçtikten sonra kafamı dağıtmak için okurum dediysem de üzerine düşündüren içeriğiyle beni yordu. Sorgulamaya, yorumlamaya itti. 
  Yaşadığım ülke şartlarında belli toplumsal düşünceler yerleştikten sonra okuduğum için radikal kararlar olduğuna inandığım ancak katılmadan da edemediğim düşünceler üzerine yoğunlaşmış bir kitaptı. Kadınlığı, erkekliği, toplumsal kuralların katılığını, mutluluğu, işi, aşkı, parayı ve çok daha fazla hayatı yönlendiren konuda düşündürdü ve etkiledi beni. 
  Kitapla ilgili en çok etkilendiğim noktaysa kitabın adı gibi gerçekten ana karakterin adı yoktu. Uzunca bir süre gerçekliği üzerine çıkarım yapmaya çalıştıysam da sonuç elde edemedim. Hem gerçeğe çok yakın ve olası gelişinden olsa gerek "adı olmayan kadını" sanki her köşe başında karşıma çıkabilecek herhangi bir kadınmış gibi düşündüm. 
  Okumadan önce ardı ardına devam etmek isteyeceğim bir yazar olduğuna inandığım bir yazardı Duygu Asena. Şimdiyse hem geç olmadan tanıştığım için mutlu oldum, hem de daha sakin bir zamanımda diğer kitaplarını da okumak üzere ertelemeyi seçtim.

  Geç olmadan olabildiğince erken yaşta hem kadınlar hem de erkekler tarafından okunması gerektiğine inanıyorum. Bilinçlenmeli ve bilinçlendirmeliyiz. Aksi taktirde çok canlar kaybedip, toplumsal hareket ve gelişmişlikten uzun bir süre daha mahrum kalacağız gibi geliyor.